Mutlu Hasta
Koyu sohbetlerin ardından gelen derin sessizlik anları vardır. Herkes bir yerlere dalar, biri sigarasından derin bir nefes alır, bir diğeri kadehindeki şarabı çalkalar. Fonda çalan ispanyol ezgileri eşliğindeki masada, manzara tam olarak buydu. Arkada çarşaf gibi huzurlu bir deniz uzanmakta, müzik de bu sade ve güzel havayı biraz baharatlandırmaktaydı. Uzaklara dalıp giden bakışlar, biraz alkolün, biraz da müzik ve serin havanın etkisiyle uzadıkça uzuyordu. Alfred’in sigarasının izmariti dökülmek üzereydi. Sigarasını umursamıyor, doğruca Matmazel’e bakıyordu ancak onu göremeyecek kadar zihni donuktu. Üç aydır Matmazel’in doktorluğunu yapıyordu. Matmazel’in Psikiyatr olan Alfred’e başvurma nedeni muzdarip olduğu sanrılardı. Sanrılardan muzdarip olan diğer hastalarından farklı olarak Matmazel’in sanrıları korkutucu, karanlık ve gizemli değildi. Aksine müzikli, danslı, mutlu hatta zaman zaman palyaçolu, cambazlı sanrılardı bunlar. Matmazel, kurtulmak istemeyeceğiniz kadar güzel zihin oyunlarına sahipti. Doktora da ailesinin ısrarı üzerine gitmiş, ilk seansta doktor Alfred’e ‘‘Ailem sanrılarımdan kurtulmam için size gelmemi söyledi. Ancak beni diğer insanların gerçek dediği sanrılardan kurtarmanız mümkün mü?’’ demişti. Alfred’in keskin zekası bu soruya karşılık uzun süre cevap bulamamış, bazı tıbbi terimleri ağzında geveleyip usulen kelimelerden bir cevap oluşturmuştu. Şaşkınlığıyla beraber merakı da bu vakayı diğer vakalarının önüne koymasına neden oldu. Son üç ayı ‘‘Mutlu Hasta’’ dediği bu vakayla geçti.
Matmazel soylu bir ailenin kızıydı. İsmi Paula olmasına rağmen etrafındakiler Matmazel diye çağırır, Paula diye seslenen olursa yadırgardı. 30’lu yaşların başında olan Matmazel çocukluğundan itibaren şen şakrak biri olmuştu. Ailesi bu durumdan memnundu. Ancak ne zaman ki matmazel, olmayan palyaçolardan, arkadaşlarından, müzisyenlerden bahsetti, ailesi de Matmazelde farklı bir şey olduğunu anladı. Ancak ailesi Matmazel’in ergenlik dönemindeyken fark ettikleri bu durumu önemsemediler. Geçici bir durum olduğunu, zamanla düzeleceğini umdular. Hem zaten Matmazel mutluydu. Kendi kendine şarkılar söyleyip, görünmeyen birileriyle dans ediyor, bazen de huzurlu bir ormanda arkadaşlarıyla piknik yapıyordu. Eğitim hayatını da olumsuz etkileyen bir durum yoktu. Aksine bu durum eğitim hayatını olumlu etkilemiş, hastalığından haberdar olmayan hocaları Matmazel’in problemlere bakış açılarını, olaylara olan yorumlarını ailesine övgülerle bahsediyor, kızlarının dahi olabileceğini söylemeye kadar vardırıyorlardı. Başarılı bir eğitim hayatı sonunda mimar olan Matmazel işinde de başarılıydı. Ancak arkadaşları Matmazelin anlattığı şeylerin gerçek olmadığına dair detaylar yakalamaya başladıklarında işler yolundan çıkmaya başlamıştı. Ailesi, Matmazelin bu durumundan kendilerini haberdar eden arkadaşlarına hastalığa dair bir şey söylemediler ama kızlarının artık zamanla düzelecek bir hastalığa sahip olmadığını anlamışlardı. Kızlarıyla bu konuyu konuştular ancak onu hasta olduğuna ve doktora görünmeye ikna etmek iki yıl sürdü. Matmazel’in bu süreçte sanrıları devam etse de eski neşesi giderek azalıyordu. Ve bir gün ailesine doktora gitmek istediğini söyledi.
Herkesin sessizliğe büründüğü masada, müzisyenler ezgileri sertleştirmeye başladı. Vokal de müzikle beraber yükselerek kendinden geçiyordu. Müzikteki bu hareketlilik masada, donuk gözlerin canlanması ve şarap kadehi tutan ellerin şarapları ağızlarına götürmesiyle karşılık buldu. Sessizlik bozulmuyordu ancak masadakiler birbirine bakıyor, gülümsüyor, tabaklarında kalan mezelerden yiyorlardı. Müziğin coştuğu bir anda masanın diğer ucundaki adam şarkıya eşlik ederek sessizliği bozdu. Onu sırayla yanındakiler takip etti. Matmazel önce gülümsemeye, sonra da kahkaha atmaya başladı. Masada Alfred dışında herkes şarkı söylüyor, omuzları ve kollarıyla danslar ediyor, kahkahalar atıyordu. Alfred ise yüzü öne eğik, ciddi bir şekilde sigarasını içmeye devam ediyordu. Müzik yükseldikçe yükseldi. Gitar tellerinin kopacağından herkes emin gibiydi. Usta müzisyenler ise hem müzik yapıyor hem de enstürmanlarını havada döndürerek şov yapıyordu. Sonra bir anda enstürmanlar sustu ve sadece vokalin sesi kaldı. Ciğerindeki son nefese kadar upuzun bir nağmeyle şarkıyı bitirdi.
Matmazel şarkının bitmesiyle yüzünü müzisyenlerden Alfred’e doğru döndü. Koltuğunda oturup, sigara içen Alfred’in yüzü gölgede kalıyor gövdesi ise pencereden gelen ışıkla aydınlanıyordu. Işıkta süzülen sigara dumanı ortamdaki kasveti ve gizemi arttırıyordu. Bu manzaradan hoşlanmayan Matmazel yüzünü masanın diğer tarafına çevirdi. Masanın diğer ucundaki şarkıya ilk eşlik eden adama baktı. Palyaço makyajı, burnundaki kırmızı top ve güler yüzüyle şarabını içiyordu. Hemen yanında rengarenk kıyafetlerle oturan küçük kız ise mutlulukla kafasına yeni aldığı tacı takıyordu. Müzisyenler gitarlarını akort ediyor, kırmızı elbiseleriyle dansçı kızlar onların arkasında bekliyordu. Matmazel öbür yana tekrar döndüğünde, kasvetli ofisinde, mütevazi koltuğuna oturmuş, sigara dumanları arasında kendisine merakla bakan doktor Alfred’i gördü.